Nasrullah Meydanı

Konumu: Şehrin merkezinde bulunan Nasrullah Meydanı; külliyesi, cami, medrese ve köprüsü ile sembol yapılardandır. Etrafında yer alan yapılar arasındaki Kurşunlu Han’dan, Cem Sultan Bedesteni ve Penbe Han’a (Balkapanı Hanı) yürüyüş mesafesinde ulaşılabilmektedir. Millî mücadele döneminde Anadolu’yu gezen Mehmet Akif Ersoy, Nasrullah Cami’nde vaaz vermiş ve İstiklâl Marşı’nı ilk defa buradan halka duyurmuştur.

Cumhuriyet Meydanı’ndan Nasrullah Meydanı’na yürürken görülecek ilk tarihi yapı Nasrullah Köprüsü’dür. Orijinali 3 gözlüdür. Ancak ihtiyaç sebebiyle köprünün üçüncü gözü yıkılmıştır. Halk dilinde “Kambur Köprü” olarak bilinen köprü, Karaçomak Deresi üzerinde, Nasrullah Cami yakınlarında yer almaktadır. Köprü, 1501 yılında Nasrullah Cami ile beraber inşa edilmiştir. Köprü farklı dönemlerde onarım görmüştür. İlk kez Dursun Usta tarafından onarıldığı, sonrasında, 1703 yılında ve son olarak 1946 yılında onarıldığı bilinmektedir. Bu onarımda, köprünün iki yanına merdivenler ilave edilmiştir.

Nasrullah Meydanı şehrin en büyük meydanıdır. Bu isim ile anılmasının nedeni Nasrullah Cami ve şadırvanının burada bulunmasıdır. Bu meydan; cami, şadırvan, köprü ve daha sonradan eklenmiş olan Münire Sultan Medresesi ile bir külliye görünümündedir. Cami ve şadırvan II. Bayezıd döneminde yani 16. yüzyılda Nasrullah Kadı tarafından yaptırılmıştır. Cami, önceleri 6 kubbeli olup sonradan genişletilerek 9 kubbeli bir hal almıştır. Aynı zamanda milli mücadele zamanında destek toplamak için Mehmet Akif Ersoy’un bu camide vaaz vererek henüz TBMM’de kabul görmeden İstiklâl Marşı’nı ilk defa buradan halka duyurduğu bilinmektedir. 1919 yılında milli mücadele için “ilk kadın mitingi” bu meydanda yapılmıştır.

Efsaneler

1. Meydanda bulunan şadırvandan su içen bir kişinin ömrü boyunca Kastamonu’yu 7 kez ziyaret edeceği ya da tamamen Kastamonu’ya yerleşeceğine inanılır.

2. Günün birinde Nasrullah Efendi kerpiçten bir cami yaptırmak istemiş, fakat oğlu bunun asla kabul görmediğini ‘Kastamonu’ya kerpiçten cami mi yapılır’ diyerek öfkeli bir şekilde dile getirmiştir. Eğer bu cami yapılacaksa Nasrullah Efendi’ye yakışır heybetli bir cami olacak demiş ve bütün tuğlaları ve kerpiçleri toza çevirmiştir. Bu olayın üzerine Nasrullah Efendi uzun uzun düşünmüş ve nihayetinde oğluna hak vermiştir. Tıpkı onun söylediği gibi heybetli, görenlerin bir kez daha dönüp baktığı taştan camiyi yaptırmıştır. Bu caminin Anadolu’da kıble tarafına doğru büyütülen en eski camilerden biri olduğu da bilinir.

3. Nasrullah köprüsü olarak da bilinen bu köprü Kastamonu merkezde yer alan Karaçomak deresinin iki yakasını birbirine bağlayan köprülerin en tanınmışıdır. Rivayete göre yol genişletilmesi sırasında köprünün bir gözü alınarak simetrisi bozulur ve köprü kamburlaşır. Bu nedenle bu köprüye Kambur Köprü denir. Ayrıca zamanında bu köprü üzerinde bulunan iki adak taşının arasından geçenlerin dileklerinin kabul olacağına, Kastamonu’da yaşamayan ziyaretçilerin ise yeniden Kastamonu’ya geleceği rivayet edilir.

4. Salacı Kâhya Efsanesi

Bu efsane konusunu Kastamonu delisi olarak bilinen Salacı Kâhya Ahmet’ten almaktadır. Kâhya, (adı Ahmet) Kastamonu’nun ünlü Nasrullah Cami ana kapısını bekler, ezanlar okunur okunmaz kapı önünden, elini kulağına götürerek “Ezan okunduuuu” diye bağırır, gaflet içinde olup ezanı duymayanları ikaz eder. Bir de namazların ilk sünnetleri kılınıp, farza durulmak üzere kamet getirilirken aynı minval üzere “Saallûû…” diye bağırır ki bilhassa bu seslenişi, geç kalarak, şadırvanda abdest alanlar için son bir ikaz olur: farzı kaçırabilirsiniz demektir. Bu görevinden dolayı kendisine “Kâhya” veya “Salacı Kâhya“ dendiği rivayet edilir. Kâhya’nın bir görevi de hemen girişteki ayakkabıları gözetlemek, bunun karşılığı bahşişini almaktır. Sünnetlere bir hayli gecikmeli durur, gecikmeli de olsa mutlaka sünnet namazları kılar ama şayet namazda iken ayakkabı bırakan veya alan olursa onları gözleri ile sağlı sollu takip eder. Görevine bu derece düşkün biridir. Kastamonu’nun cenazelerinin kaldırıldığı en büyük ve merkezî camisi olması bakımından cenazeler Nasrullah Cami’ne getirilir, Kâhya da bunlardan nasibini alır. Ancak arka arkaya birkaç gün cenaze olmaması kâhyayı üzer. Şayet üç gün arka arkaya cenaze olmamışsa, kâhyanın uğur saydığı bir hareketi vardır. Sabah namazını kılar kılmaz, güneş doğmadan, kâhyanın, camimin musalla taşının bulunduğu tarafa gidip etrafını kontrol ettikten sonra, sağ eliyle “Diril ya mübarek…” sözleriyle musalla taşına vurduğunu görenler pek çoktur. Bazen taşa vurur, iki üç saat içinde cenaze haberi gelir diyenler de olur. Cenaze olduğunda, Kâhya çarşıyı dolaşarak esnafı ve halkı cenaze namazına davet eder.