Kastamonu merkezine 27 km. uzaklıkta Ilgaz Dağı’nın eteklerinde yer alan Ahlat Köyü’nün Benli Sultan Mahallesi’nde bulunan külliye; cami, mutfak, misafirhane ve türbeden meydana gelmektedir. Hakkında ulaşılabilen en eski kaynak olan “eş-Şakâiku’n-nu’maniyye” de Benli Sultan, unvanlarıyla birlikte tam adı “Ebû Şâme Şeyh Muhyiddîn Mehmed/Muhammed Benli Sultan” olarak geçmektedir. Benli Sultan’ın gönüller sultanı olduğu gibi bölgenin zor coğrafi ve iklim şartlarına da boyun eğmeyen, hatta vahşi hayvanlarla bile bağ kurabilen bir veli olduğu bilinmektedir. Benli Sultan’ın yanağında büyükçe bir ben olduğu için bu isimle anılmaktadır. 15. yüzyılda yaşadığı söylenen Benli Sultan’ın doğum yeri hakkında söylenen bilgiler kesin değildir. Tosya’dan, Sivas’tan veya başka bir yerden gelip Kastamonu’ya yerleştiğini söyleyenler de vardır.
900-1500 yılları başında Kastamonu’ya yerleşerek II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemleri ile Kanuni’nin saltanat yılları başına kadar yaşadığı bilinmektedir. Halkın dini ve tasavvufi bakımdan eğitilmesinde önemli katkılarının olduğu ve Kanuni döneminin önemli vaizlerinden Kastamonulu Şeyh Muharrem Efendi’nin Benli Sultan’ın öğrencisi olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Nakşi tarikatının Kastamonu’ya ilk defa Benli Sultan tarafından getirildiği rivayet edilmektedir. Benli sultan Külliyesi, camii, mutfak, misafirhane ve türbeden meydana gelmektedir.
Yörede kimilerinin Şeyh Şaban-ı Veli’nin kardeşi, kimilerinin ise yakın dostu olarak inandığı Benli Sultan ise Şeyh Şaban-ı Veli’den sonra en çok bilinen, kerametine en çok inanılan velidir. Bu nedenlerden, Benli Sultan türbesi insanların dilek ya da istekleri için adak adadıkları yerlerdendir. Ancak daha çok çocuk için adak adanmaktadır. “Çocuğum olursa kurban keseceğim” diye adak adanır ve iki rekât namaz kılınır. Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesinde yer alan suya “Asa suyu” denildiği gibi Benli Sultan Türbesinin bahçesindeki suya da “Asa suyu” denmektedir. Bu sudan şifa bulmak isteyenler suyu içmektedirler ve bu suyla yıkanmaktadırlar. Bu sudan doldurup götüren kimse suyu hiçbir yere dökmemelidir yoksa hasta olur. Diğer bir inanışa göre, çocuğu olmayan çiftler bu suyla yıkanırlarsa kısa bir süre sonra çocuklarının olacağına inanılmaktadır. Bunun için karı koca türbeye gelip namaz kılıp dua etmekte, türbenin yanındaki ağacın altında buradan akan suyla yıkanmakta ve Allah’tan çocuk sahibi olmayı dilemektedirler. Bu yıkanma, tamamen soyunarak yapılan bir yıkanma değil, mevsimin izin verdiği ölçüde ıslanılarak bir nevi sembolik yıkanma şeklindedir.
Halk arasındaki inanışa göre; Benli Sultan günümüzde türbenin bulunduğu yere gelmiş büyük bir ağacın kovuğunda inzivaya çekilmiştir. Bu inziva sırasında vahşi hayvanlarla bağ kurmuş onların dilinden anlamıştır. Hatta evliyanın bugünkü türbesinin yapımında ilk yardımcı olanlar evliyanın dostluk kurduğu geyikler olmuştur. Anlatılan bir efsaneye göre türbenin yapımı sırasında geyikler evliyaya yardım ederken köyün öküzleri geyikleri kovalamış onlara zarar vermiştir. Köy halkı da bunu görmesine rağmen öküzlerin zarar vermesine engel olmamışlardır. Bunun üzerine evliya da beddua ederek “Öküzünüz çift olmasın” demiştir. İnanışa göre o günden sonra türbenin bulunduğu köyde kimsenin iki tane öküzü olmamıştır. Bir öküzü varken diğerini alan kişinin öküzünden birisi mutlaka ölmüştür. Yüzlerce yıl önce yapılan bedduanın etkisinin bugün de sürdüğüne inanılmaktadır. Bugün türbenin yanındaki görkemli ağacın evliyanın inzivaya çekildiği ağaç olduğuna inanılmaktadır. Yine inanışa göre Benli Sultan bir gün atıyla dolaşırken ağacın yanına gelmiş, ağaç evliyaya saygısından yere eğilmiş evliya da atıyla ağacın üzerinde dolaşmıştır. Bu nedenle bugün bile ağacın gövdesinde at nallarının izinin bulunduğuna inanılmaktadır. Ayrıca bu ağacın kovuğundan şifa niyetine üç defa geçilmektedir. Yine şifa istemek için yapılan bir başka uygulama ise Benli Sultan’ın sandukasının içinden toprak alıp kokladıktan sonra geri bırakmaktır.